31 Aralık 2011 Cumartesi

Palmiye Kurabiye


Her alışverişe çıktığımda buzlukta dursun diye mutlaka milföy hamuru alırım ve o hamur haftalarca buzlukta bekler ve en sonunda içine peynirli harç konup börek olurdu. ta ki bu palmiye kurabiyelerin tarifini portakal ağacı'nda görene dek. bu zamana kadar kime yaptıysam bayıldı...zahmetli gibi görünen ama şaşırtıcı derecede kolay palmiye kurabiye(tatlı börek de denilebilir) tat itibairylr çocukken çok severek yediğim pudra şekerli sade böreğinin tıpkısının aynısı oluyor. hem de çok az malzemeyle:


Palmiye Kurabiye
Malzemeler:
  • 6 adet kare milföy
  • 1 su bardağı toz şeker
  • arzuya göre 1 portakalın kabuğu, rendelenmiş
Hazırlanması:
  1. Çalışma tezgahınıza bir miktar toz şeker serpin. Milföyleri şekerin üzerine yan yana dizİp birbirlerine yapıştırarak bir dikdörtgen elde edin. Kalan şekeri ve portakal kabuğu rendesini üzerlerine serpin. Merdane ile dikdörtgeni inceltin.
  2. Uzun kenarları karşılıklı içe doğru kıvırın ve ortada birleştirin. Üzerlerine hafifçe bastırın. Streçleyip buzdolabında 1 saat bekletin. 
  3. Sonra 1 parmak genişliğinde dilimleyip yağlı kağıt serili tepsiye dizin. 200C'de 10 dakika pişirin. 
Devamı

27 Aralık 2011 Salı

Peynirli Kolay Poğaça

Peynirli Poğaça evdeki her an bulunabilen malzemelerle yapılıyor ve mayalı poğaçalar gibi beklemek gerektirmediğinden çabucak ve mis gibi oluyor. hatta ben her yaptığımda iki tepsi yapıp bir tepsisini de deep freeze'e atıyorum. Aniden misafir geldiğinde çıkarıp ısıtıyorum.çok pratik oluyor...




Peynirli Kolay Poğaça
Malzemeler:


  • 3,5 su bardağı un
  • 1 yumurta akı (sarısı üzerine ayrılacak)
  • 1 su bardağı yoğurt
  • yarım çay bardağı sıvı yağ
  • 125 gram yumuşak margarin
  • 1 paket kabartma tozu
  • iç malzeme: peynir, dereotu
  • üzerine çörek otu, yumurta sarısı
Hazırlanışı:


  1. Sıvı yağ, yumurta akı ve yoğurdu karıştırma kabına alıp karıştırın. (önce sıvılar karıştırılır) 
  2. Ardından margarini ekleyin. Unu ve kabartma tozunu eleyerek malzemelere ekleyerek kulak memesi yumuşaklığında bir hamur elde edin. 
  3. iç malzemelerimizi poğaçalarımızın içine koyup, üzerine yumurta sarısı sürüp, çörekotu serpin. 
  4. Hazırlanan poğaçaları önceden ısıtılmış 180 derecelik fırında pişirin. 
*İsterseniz malzemeleri X2 yapın, bir tepsisini de derin dondurucuya atın...
Devamı

3 Aralık 2011 Cumartesi

3 Kitap Birarada!

Başlıktan da anlaşılacağı üzere bu sefer yılmayıp yorulmayıp 3 kitabı birden tanıtacağım. üçünü aynı anda paylaşmamın  sebebi hem üçünün de aynı yayın evinden çıkmış olması hem de birbiriyle bağlantılı kitaplar olması. bir de tabi ki benim üçünü de aynı anda almış olmam...

kitaplarımız Arkadaş Yayınları'na ait.aile ve bebek bakım kitapları alanında onlarca yayını olan Arkadaş Yayınları kütüphanemde de hatırı sayılır bir yere sahip diyebilirim.



Her şeyden önce paylaşacağım bu üç kitabın ortak özelliklerinden bahsedeyim. Kaynak kitap tanımlamasına uygun olacak şekilde düzenlenen bu üç kitap içerisindeki tüm bilgiler konu başlıklarına göre dosyalanmış bir şekilde okuyucuya sunuluyor. Bu dosyalanmış bölümlerin içerisindeki numaralanmış ayırıcılar ise her konuya kolayca ulaşma imkanı sağlıyor. hal böyle olunca herhangi bir konu başlığını bulmak için kitabın tümünü gzden geçirmeniz ya da içindekiler bölümüne bile bakmanıza gerek kalmıyor. böyle bir tasarım okuyucu olarak benim çok işime yaradı...


İşte bu değerli kitaplardan ilki; Anne Yelland imzalı


"Bebeğinizin İlk 18 Ayı"...



Kitap, yeni doğan bebeğinizi nasıl tutmanız gerektiğinden ona hangi oyuncakları ne zaman almanız gerektiğine kadar bebeğinizin 1,5 yaşına kadar olan sürecini özet bilgilerle akılda kalıcı bir biçimde anlatıyor.
her konunun içerisinde bulunan ayrıntılı fotoğraflar ve küçük kutular içindeki her bölümün özet bilgileri başvuru sırasında kolaylık sağlıyor.

Orjinali İngilizce olan kitap, Türkçeye çevrilirken de oldukça titiz davranılmış.  Özellikle çeviri bebek bakım kitaplarında rastlanan zor anlaşılan bir Türkçe anlatımı bu kitapta bulmak mümkün değil. üç kelime ile özetlemek gerekirse, kısa, öz ve etkileyici bir anlatıma sahip.

bebeğinizin ilk 18 ayı,  bebeğinizle ilgilenmek, bebeğinizi beslemek, bebeğiniz nasıl büyür, bebeğinizin güvenliğini sağlamak, hasta bir bebeğe bakmak ve ilk yardım olmak üzere 6 ana bölümden oluşuyor. Bu ana başlıkların alt başlığı olarak seçilen konular ise kitabı tam bir başvuru kaynağı haline getiriyor. bir bebekle geçirilecek 18 ay boyunca ne gerekiyorsa o bilgiler bu kitabın içinde var, en azından özetleri...

bebeğin temel ihtiyaçları olan beslenme, giydirme, yıkama, bez değiştirme gibi kolay görünün faaliyetlerin bile inceliklerini anlatan kitap, ilk yardım gerektiren durumlar ve o anda neler yapılması gerektiği konusundaki altın öğütlerle son buluyor. yüz sayfayı bulan kitap, tasarım ve taşıma kolaylığı içermesi ile de sürekli yanınızda taşıyabileceğiniz bir kaynak olmaya aday..

BU ÇOCUK NEDEN UYUMUYOR?

Serinin ikinci kitabı ise bebek denince akla gelen ilk konu ile ilgili bir kaynak kitap.

"Bebek ve Çocukların Uyku Sorunlarına Çözüm"...

Parents dergisinin eski yardımcı editörlerinden Heather Welford imzalı kitap, yeni annelerin sürekli tekrarladığı "Allahım bu çocuk neden uyumuyor???" sorusunun cevabı demek yanlış olmaz herhalde. ilk bölümünde bebeğinizin ilk haftalarındaki uyku sorunları ve çözümlerinden bahseden kitap, zellikle bu blümde oldukça faydalı öneriler geliştiriyor. Örneğin yeni annelerin pek çoğunun yaptığı bir hata olan bebek memede uyuduğunda doyduğunu zannetmenin yanlışlığını ayrıntılı olarak anlatıyor ve ekliyor; unutmayın memede durmak da en az beslenmek kadar ilk aylarda bir bebek için önemlidir. o yüzden ebbeğinizi doydu sanıp hemen memenizden uzaklaştırmayın...bu bölümün devamında ise altı aylıkken, 1 yaşında iken, okul öncesi dönemde çocuğunuzun uyku sorunlarına çözümler getiriliyor...

kitabın ikinci bölümü ise en az uykuya dalmak kadar önemli bir diğer sorunu inceliyor; Uyku neden bölünür? işte pek çoğumuzun bin bir zahmetle uyuttuğumuz bebeğimizin bir anda hiç uyumamış gibi gözlerini açtığı o anın neden yaşandığı anlatılıyor bu bölümde. bölümün sonunda yer alan hızlı çözümler başlığı ise yazıp bir kenara koyabileceğiniz nitelikte.

devam eden bölümlerde bebeğimizin uyumasına yardım etmek, ona iyi yani kaliteli uyuyabileceği bir ortam hazırlamak ve uyku konusunda yardım almak gibi başlıklar da aynı titizlikle inceleniyor. son olarak özel durumlar başlığı altında hiperaktivite veya evden uzaklaşma gibi durumlardaki uyku sorunlarını masaya yatıran kitap, yine içerdiği özet bilgilerle biz ebeveynlere sağlıklı bir yol çiziyor.her şeyden önemlisi bize ve çocuklarımıza sağlıklı ve kesintisiz bir uyku için denenmiş  formüller öneriyor...


Gelelim son kitaba...Bakım ve uykudan sonra beslenme konusunda da bir başvuru kaynağı olmaya aday kitabımız;


Bebek ve Çocuklar İçin Sağlıklı Beslenme...




Yine Arkadaş Yayınları tarafından dilimize kazandırılan kitap, anne sütünden sonra başlanan ilk katı gıdalardan başlayıp, yürüme çağı ve sonrasındaki çocuklarda beslenme alışkanlıklarına kadar giden bir çizgide beslenme konusunu ele alıyor.

bebekler için faydalı tarifleri içeren sütten ilk katı gıdalara bölümünde sütten kesme yöntemlerini de ayrıntılı bir biçimde anlatıp, çözümler sunan kitap bölümün sonundaki sorun giderme kısmıyla da bu dönemde oluşabilecek problemleri minimuma indirmeyi hedefliyor.

altı aylıktan bir yaşına kadar olan dönemdeki beslenme alışkanlıklarını incelediği aile öğünlerine doğru bölümünde ise kendi kendine beslenme yöntemi ve sağlıklı aile öğünleri oluşturma konusunda önerilerde bulunuyor.

bir sonraki bölüm ise 1 ila 3 yaş arasındaki çocukların beslenmesine ayrılmış. bunun sonunda ise gıdayı reddetme, aşırı yeme, sütten kesme gibi problemlerin incelendiği ek bir bölüm olan gıda davranışlarını inceleyen kitap,çoğumuzun kaygılarını had safhada tuttuğu dışarda yemek bölümüyle de nelerden kaçınıp nelere izin vermemiz gerektiği konusunu ayrıntılarıyla masaya yatırıyor...

Burada özet bilgilerini ve benim için önemli olan ayrıntılarını öne çıkardığım bu üç kitap, bence kütüphanenizde bulunması gereken yayınlar arasına girmeyi hak ediyor.Acil başvurular için düzenlenmiş ayraç bölümler içeren kitaplar, benim çok işime yaradı. örneğin; kızımın huzursuz olduğu bir gün diş konusunu merak ettim ve hemen kitabın kolayca bulabildiğim diş çıkarma bölümünü yaklaşık 5 dakikada okuyarak, çocuklarda diş çıkarma belirtilerini ve bu durumda neler yapılması gerektiğini hemencecik öğrendim.bu konuları uzun uzun anlatan kitapları da tabi ki okumalı ama bu tarz özet kitaplar da kütüphanenizde olsun derim. bunun yanında arkadaş yayınlarının anne çocuk başlığı altında yayınladığı diğer kitaplara da bir göz atın; çok iyi bir yayıncılık yaptıkları kanaatindeyim, bir de siz bakın...
Devamı

2 Aralık 2011 Cuma

Kitaplığıma Buyrun-2

Kitalığıma Buyrun köşesinin ikinci kitabı Beyaz Balina Yayınları tarafından yayınlanan Hafta Hafta Bebeğinizin İlk Yılı...





Başta da belirttiğim gibi tanıttığım kitaplarda daha çok başucu kitabım olan yayınları paylaşmaya çalışıyorum. "Hafta Hafta Bebeğinizin İlk Yılı" kitabı da bunlardan ikincisi. Gerçekten tam bir başucu kitabı, çünkü başucumdan hiç ayrılmıyor:)) Şaka bir yana sürekli bakma ihtiyacı duyduğum bir yayın desem yanlış olmaz. Tabi ki bunda içerik olarak nitelikli bir ürün olmasının çok etkisi var. "Hafta Hafta" tanımlaması üzerine internette pek çok bilgi var zaten dediğinizi duyar gibiyim...Haklısınız ben de bu bilgilerle epeyce zaman ilgilenmiştim, hala da ara ara baktığım olur ama takdir edersiniz ki bu bilgilerin bir kitapta toplanmış olması hem daha pratik hem de ayrıntılı bir biçimde öğrenmeyi sağlıyor. Hem de matbu olan her zaman daha kalıcı oluyor...
Kitap, bebeğinizin eve ilk geldiği haftadan itibaren bir yıl boyunca yaşayacağı gelişim ve değişimleri ayrıntılı olarak anlatan bir yayın. Her anlatımın başında bebeğinizin büyüklüğü ile ilgili özet bilgiler de içeren bu değerli yayın, her bölümün sonundaki "Bu haftanın kilometre taşları" isimli bölümünde de bebeğinizde o haftanın sonunda görebileceğiniz fiziksel, zihinsel ve sosyal gelişimleri ayrıntılı bir biçimde anlatıyor. Ben de bu kitabın bağımlısı olmuş bir anne olarak elimde kitap, kızım hangilerini gerçekleştirmiş, hangileri için daha zaman var öğrenmeye çalışıyorum. Bu noktada açık yüreklilikle söyleyebilirim ki, kitabın içerisindeki bilgilerin hepsi denenmiş ve gözlemlenmiş bilgiler. Bu yüzden Her hafta bebeğiniz kitaptaki gelişimlerin aynısını yaşıyor desem yeridir. 
Ama tabi sadece gelişim üzerine bir kitap değil bu. Her bölümün içerisinde o hafta için önemli olan bir bakım ve sağlık konusu da inceleniyor. "Bebeğinizi biberonla beslemek, anne sütünün önemi, ek gıda, vitamin takviyeleri, ilk yardım, aşılar, bebek bakımı malzemeleri, evcil hayvanlar ve bebek" gibi bebeğinizin ilk yılında merak ettiğiniz onlarca konuya da çözüm buluyor, açıklama getiriyor...
Kitabın yazarları Glade B. Curtis, Judith Schuler aynı zamanda "Hafta Hafta Hamileliğiniz" kitabının da yazarları. İnternette yer alan hafta hafta hamilelik bilgilerinin çoğunun kaynağı olan bu kitap da ayrıca incelenmeli diyorum. Özellikle hamilelikte "Allah'ım karnımın içinde neler oluyor?" sorusuna gayet şaşırtıcı cevapları var bu kitapta. Deneyimle sabittir, alın okuyun derim.
Kitabın yayıncısı Beyaz Balina Yayınları ise Türkiye'de çok önemli bir misyonu başarıyla ve layıkıyla yerine getiren bir yayın evi. içerisinde yer alan kitapların hemen hepsi çocuklara yönelik yayınlar.Bunun dışındakiler ise sadece anne ve hamilelere yönelik. Yani tam anlamıyla bir çocuk kitapları yayıncılığı yapıyor Beyaz Balina. Bu arada Moby Dick hayranı olan bir kişi olarak yayın evinin ismini beni benden aldığını söylemeden edemeyeceğim. Bu zamana kadar 50 000 den fazla çocuğa ulaşmış bir yayın evinden bahsediyoruz. Aynı zamanda internet sayfası üzerinden kurduğu kitap kulübü ile de üye olan çocuklara doğum günlerinde hediye kitaplar gönderiyorlar. Daha ne olsun?  Her açıdan büyük bir eksikliği yerine getiren bir yayın evi kısaca. İyi ki varlar ve Türkiye'de yayıncılık her ne kadar zor bir iş olsa da, hep devam ederler umarım...
Hafta Hafta Bebeğinizin İlk Yılı kitabı; yeni anne olmuş ve bebeğim neler yapacak diye merak eden, onun gelişimi için yapabileceği yardımları araştıran tüm annelerin başucu kitabı olmaya aday bir yayın. Benim de kitaplığımın göz bebeği...
Keşke bunun bebeğinizin ikinci, üçüncü, dördüncü yılları diye bir serisi olsa diye düşünmeden edemiyor insan. Ama ne yapalım elimizde bu var şimdilik, yetineceğiz...
Devamı

30 Kasım 2011 Çarşamba

Kitaplığıma Buyrun...

Bu sabah uyandığımda başucumda duran ve aylardır elimden düşürmediğim bebek bakım kitaplarına baktım ve dedim ki: 


"evet sizleri anlatmalıyım"...


Kütüphanemde hamilelik öncesinde okumaktan bıkmadığım ama bebek sözcüğü hayatıma girdiğinden beri elime bile alamadığım felsefe kitaplarımın yanında duran bebek bakım ve gelişim kitapları...



Okumaya başladığım süreçte kitaplar kendi aralarında ikiye ayrıldı. Bazıları bildiklerimi tekrardan öteye gitmezken, bazıları elimden hiç düşmedi. Benim gibi arayışta olanlar olduğuna emin olduğumdan bundan böyle okuduğum ve faydasını gördüğüm görmeye de devam ettiğim bu kitapları sizlerle paylaşacağım. işte elimden düşmeyenler kategorisindeki bebek bakım kitaplarından ilki:


            DOĞAL YÖNTEMLERLE BEBEK VE ÇOCUK BAKIM ANSİKLOPEDİSİ:

Adı üzerinde doğal yöntemlerle...Kitabı ilk gördüğüm gün işte bu dedim. Sonunda bir kaynak kitap bulabilmiştim. Hamileliğimin son aylarını yaşıyordum ve internetteki bölük pörçük bilgilerden sıkılmıştım. 


Kitaplara olan aşkımdan olsa gerek, basılı olan eskilerin deyimiyle matbu olan bana her zaman daha güvenilir ve kalıcı gelir. Belki yeri değil ama sırf bu yüzden internetten gazete, makale ve tabi ki kitap okuyamam:) 


Neyse gelelim bizim ansiklopediye. Kitabın yazarı Kim Davies sağlık alanında yazdıklarıyla adından çok sözettiren bir yazar. kitabın başlığındaki doğal yöntemlerle başlığı bazılarımızı korkutabilir ama sakın korkutmasın. Burada bahsedilen doğallık öyle kaf dağının ardında bulabileceğiniz bitkilerle üreteceğiniz çözümler değil. aksine semtinizde bulunan aktarlardan kolayca elde edebileceğiniz baharatlar ve yağlarla oluşturacağınız karışımları içeriyor. tabi sadece buna yönelik de bir kitap değil. İsminden de anlaşılacağı üzere bir ansiklopedi. Ay ay bebeğinizin gelişimlerini anlatan, öneriler sunan, bebeğinizin eve ilk geldiği günden okul çağına kadar karşılaşacağınız pek çok sorunda başucu kaynağınız olabilecek bir kitap. Beslenme, uyku, giysi ve oyuncak seçimi; tuvalet eğitimi, güvenlik gibi konularda çok kafa karıştırmadan ve yormadan bilgiler veren kitap, içerisindeki bebek masajı, yogası ve bizim için egzersizleri gösteren 650'den fazla ayrıntılı fotoğraflarıyla da tam bir kaynak kitap. 


Mutlu ve sağlıklı bir çocuk nasıl yetiştirilir: beslenme, uyku, doğal terapiler, gelişimsel aşamalar, organik seçenekler, tuvalet eğitimi, ilk öğrenme, katkı maddeleri ve çevre kirliliğinden korunma, güvenlik kontrol listesi, giyim, oyuncaklar, geleneksel ve alternatif tedaviler gibi merak ettiğimiz pek çok konuda rehberlik edecek başlıklara sahip Doğal Yöntemlerle Bebek ve Çocuk Bakım Ansiklopedisi, bebeğinizi ve çocuğunuz için  hazırlayabilceğiniz leziz ve sağlıklı yemek tarifleri ile son buluyor.


Anneannelerimizin yöntemlerinin kocakarı ilacı olmaktan çıkıp, alternatif tıp teriminin artık lugatımızda yerleştiği bu günlerde bu önemli kitaba bir göz gezdirin derim. örnek olması açısından aşağıda kitaptan da bir tarif yayınlıyorum. Bu tarif özellikle doğumdan sonraki ilk iki ay boyunca sürekli tükettiğim bir çaya ait. rahim kaslarını güçlendirmesinin yanında gün boyunca süren bir canlılık veriyor. Deneyin görün derim...


Afiyet olsun:)




CANLANDIRICI ÇAY:


Baharatlı sıcak bir çay sizi canlandırıp enerji verebilir. Bu karışımın içinde, rahim kaslarının sağlıklı br şekilde daralmasını sağlayan ahududu yaprağı çayı ve geleneksel bir tonik olan ısırgan otu çayı var. günde 3 bardak tüketebilirsiniz.


3 kakule tohum zarfı
3 karanfil
5 cm tarçın çubuğu
2,5 cm. zencefil (dilimlenmiş)
3 çay kaşığı ahududu yaprağı çayı
3 çay kaşığı ısırgan otu çayı


küçük bir kabın içine 750 ml su koyup, baharatları ekleyin. kaynayıncaya kadar ısıttıktan sonra ağzını kapatıp 10 dakika daha kaynatın. 10 dakika boyunca da demlenmesi için bekledikten sonra her zaman sıcak kalması için bir termosun içine süzün ve istediğiniz zaman için. 

Devamı

29 Kasım 2011 Salı

İlk Üç Ay Kulan(A)madıklarım...

Bebek alışverişi konusunda yapılan pek çok araştırma özellikle ilk çocukları olan ailelerin yaptıkları alışverişin normalden ve olması gerekenden kat be kat fazla olduğunu ortaya koyuyormuş. Biz de alışveriş yaptığımız dükkanlardaki satıcıların tuzağına düştük desem yalan olmaz herhalde. Çünkü sorulmaması gereken soruyu sormuştuk: "bebek bekliyoruz.Sizce neler gerekli?" işte bu sorudan sonra dükkandan gereksiz bir çok poşetle çıkmak işten bile değil.

bizim yaşadığımızı yaşamamanız için bir de gerekli olmayanlar listesi hazırladım. Liste şimdilik biraz kısa ama ileriki aylar için bile o kadar çok şey aldık ki, emin olun onları da yazacağım. sizin de ilk 3 ay için gerekli olmayanlar listenizi aşağıdaki yorum bölümünde paylaşırsanız sevinirim...



BABY JEM MAGIC CUP:
bebeği yıkarken gözünün yanmasını engelleyen bu yıkama tası ileriki aylarda belki lazım olabilir ama ilk üç ay oldukça gereksiz bir ürün. yıkamayı zorlaştırmaktan başka bir işe yaramıyor..

EMZİRME SÜTYENİ:
üç dört tane almama rağmen giydiğimde hem psikolojik olarak kendimi kötü hissetmeme neden oldu( zaten hamilelik sonrası kilolar oldukça can sıkıcı bir de penye bir sütyen giymek bunalıma sokuyordu) hemde emzirirken pek kolaylık sağlamadı bana. Belki sadece bende böyledir bilmiyorum ama ben ilk aylarda moralinizi düzeltmeniz için daha cicili bicili ve estetik sütyenler almanızı öneririm:)

ELDİVEN:
bebek eldivenleri dünyanın en kullanışsız ve gereksiz ürünleri bence. Anneannemiz bir düzine almasına rağmen pek kullanmadık. bebeği kısıtlaması da cabası...

AYAKKABI:
yürümeyen bir bebeğe ayakkabı alınır mı? almayın. paranızı da sokağa atmayın...


BANYO TERMOMETRESİ:
dirseğimiz ne güne duruyor. hem ölçmesi daha kolay. termometre ile kendimi deney yapıyor gibi hissediyordum:)

SİPERLİK: sevgili siperlik suyun bebeğimin yüzüne gelmesini engelliyorsun tamam da bebeğimin seni bir türlü sevmemesine ne demeli? ne yapsın çocuk kendini uzaylı gibi hissediyordu seni takınca:)

KANGURU:
ilk aylarda binbir hevesle aldığınız kangurular eğer çok kaliteli ve kapsamlı değilse ilk üç boyunca kullanamazsınız. hele bir de boyun desteği yoksa sakın ama sakın kullanmayın.sling alın rahat edin derim ben. Piyasadaki ucuz ve bir o kadar tehlikeli kangurular ne zaman toplatılacak çok merak etmekteyim...
Devamı

28 Kasım 2011 Pazartesi

İlk Üç Ay Kullandığım Ürünler

Böyle bir paylaşıma karar vermemin nedenini hamileliğime dek götürebiliriz sanırım. minik toştoşum Zeynep Naz'a hamile iken araştırmaya başlamıştım ilk aylarda neler gerekli olur diye. Ancak internette bu konuda pek de bir şey bulduğumu söyleyemem. Bulduklarım markaların gereksiz reklamlarından öteye geçmiyordu.

Ta ki Elif'in (Blogcu Anne) yazısına rastlayana dek. Hamileliğim boyunca her gün bakmayı o günden sonra alışkanlık haline getirdiğim Blogcu Anne çok güzel bir liste yapmıştı. Hatta liste o kadar ayrıntılıydı ki iki bebeği için ayrı ayrı listeler yapmıştı Elif Ki çok haklıydı. Bir bebeğinde işine yaramayan ürünlerin öbüründe oldukça işine yaradığından bahsediyordu. başka bir ilk üç ay listesine geçenlerde Devletşah'ın sitesinde de rastladım. Ki bence onun listesi de oldukça işe yarar.


işte böylesine bir hafiyelikten sonra ben de araştırdıklarım sonucunda alışveriş yapıp, minik kızımın odasını ve eşyalarını tamamladım. peki bunlardan hangileri işime yaradı, hangileri kenarda hiç kullanılmadan bekledi? her annenin böylesi paylaşımları yapması gerektiğine inanarak işe yarayanları aşağıda paylaşıyorum efendim...eğer eklemek istedikleriniz olursa aşağıdaki yorum bölümünü kullanabilirsiniz....

OLMAZSA OLMAZLAR



ÇIT ÇITLI BODY MUCİZESİ:
bu başlığın altına yüzlerce kez çıt çıtlı bodyler yazsam yanlış olmaz herhalde. bunları o kadar çok kullandık ki...askılılarını, kısa kollularını, uzun kollularını. hamileliğinin son aylarını yaşayan tüm annelere önerim bu badylerden olabildiğince çok biriktirmeleri. çünkü sadece ilk üç içinde değil sonrasında da bıkmadan usanmadan kullanacaksınız...


BATTANİYE: 
Marka belirtmeden battaniye konusunda organik olanları tercih etmenizi öneriyorum. özellikle de bakteri barındırmayan battaniyeler ilk aylarda bizim içimizi çok rahatlattı.

BORNOZ MU HAVLU MU?
 Sorusuna ilk üç ayda vereceğim yanıt tabi ki havlu olacak. çünkü aldığımız bornozu geçtiğimiz üç ay için de bir kere bile kullanmadık. bunun en büyük nedeni ise bornozun kollarını banyo sonrasında eli ayağı durmayan bebişinize bir türlü giydirememeniz olabilir mi acaba:))
havlu ise oldukça kullanışlı oluyor. dikkat etmeniz gereken tek şey havlunun bebeğin başının girebileceği bir cebinin olması. bunun için de marka belirtmeyeceğim. herkes bütçesine uygun olanı bulabilir diye düşünüyorum.

BEBEK YAĞI:
Yine herkes bütçesine göre uygun bir marka bulur diye düşünüyorum. Ancak bebek yağı bizim olmazsa olmazımızdı. özellikle de masaj seanslarımızda çok faydalandık. Ben ilk üç boyunca doğal olduğu için BUBCHEN marka bebek yağı kullandım ve çok memnun kaldım.

ŞAMPUAN: 
İlk iki ay yine BUBCHEN'in şampuanını tercih ettik. Şimdilerde ise NIVEA'nın saç ve vücut şampuanını kullanmaktayız. Bu konudaki tavsiyem bilinen markalardan şaşmamanız.


BEBEK SÜTÜ:
 Bu ürünü o kadar çok sevdim ve kullandım ki...Yine markamız BUBCHEN idi. iKi diğer markalarda bu ürüne rastlayamadım.( Chicco, Nivea) Kokusu ve nemlendirme özelliği çok iyi olan bu ürünü doğal olması artısını da ekleyerek herkese öneriyorum.

PİŞİK KREMİ: 
BUBCHEN'i set olarak aldığımız için ilk ay onun pişik kremini kullandık. Ama bebişimin poposuna pek yaramadı ve ben de içeriğindeki çinko oksiti de hesaba katarak NIVEA PİŞİK KREMİ ni kullanmaya başladım. İki aydır çok memnunuz ve bundan sonra da devam ederim diye düşünüyorum.Ancak burada belirtmem gerekir ki pişiğin pek çok sebebi olabiliyor. Bebeğin cildinin hassas olması bunlardan sadece bir tanesi. Siz siz olun bebeğinizin altını her uyandığında değiştirin ve ıslak mendilleri olabildiğince az kullanın. Eğer benim gibi gününüz genelde evde geçiyorsa; ılık su ve pamuk işinizi fazlasıyla görecektir.Her ne kadar zamane anneleri olsak da bazı konularda annelerimizin yolundan gitmek gerekir:))

SABUN:
İlk çıktığında denemek için aldığım KOMİLİ BEBE SABUNU'nu hala güvenle kullanıyorum.

BEBEK BEZİ:
Bu konuda da oldukça farklı tercihler olduğunu biliyorum. Ben de pek çok bezi denedikten sonra özellikle emiciliği ve yumuşaklığından dolayı PRIMA AKTİF BEBEK bezini tercih ettim. Zeynep şimdi 3 aylık ve geceleri tek bir bezle geçirebiliyor.

ISLAK MENDİL:
Başta da belirttiğim gibi pek ıslak mendil taraftarı değilim ama ille de kullanacaksanız veya dışarıda kullanmak için soruyorsanız ben yedekte hep HUGGIES BANYO FERAHLIĞI'nı bulundurdum. Dışarıya çıktığımızda da ondan kullandım. Memnun da kaldım:)

EMZİK: 
Dünya bu plastiğin etrafında dönüyor bence:) Aman allahım ne belalı işmiş emzik bulmak bulduğunu minnoşuna beğendirmek.Bu konu ne paraya bakıyor ne de markaya. önemli olan bebeğin beğenmesi. Bizimki orta sınıf bir ailenin ferdi olarak BEBE D'OR emziği bir tuttu bir daha bırakmadı:)

EMZİK KUTUSU:
 Emzikle ayrılmaz bir ikili oluşturuyorlar. Ben NUK marka emzik kutusu kullandım. Hepsi aynı ii görüyor ama...

AĞIZ MENDİLİ:
50, 100, 200 ne kadar istiyorsanız alın. hepsini kullanacaksınız emin olun:)

DİĞERLERİ:


PUSET; BABY 2 GO PROTON:

Bir bebek arabasının elzem bir ihtiyaç olduğunu ilk üç ayda öğrenmiş bulunmaktayım. Ama eğer siz de ilk aylarda bebek arabası kullanmak istiyorsanız ve bizim gibi gezmeyi çok seviyorsanız bazı özelliklere dikkat ederek bebek arabanızı almanızı öneririm. iBiz bunlara uygun olarak hareket ettik ve bütçemize uygun olan BABY 2 GO markasının PROTON isimli ürününü seçtik ve çooooooooooooooook memnunuz...

zira o kadar çok marka ve çeşit var ki...

her şeyden önce hafif bir bebek arabası seçin
açması ve kapaması tek elle olabilen ve tek hareketle açıp kapayabileceğiniz bir araba olsun
tam yatabilen özellikli olması çok işinize yarayacak. hele ki ilk iki ay...
tekerleklerinin küçük ama 360 derece dönebilmesine dikkat edin( sürüş kolaylığı için)
rüzgarlık ve yağmurluk aksesuarları olmasına dikkat edin
alt filesinin geniş olması kullanım kolaylığı sağlıyor ama bunu dışardan ekleyeceğiniz bir araba filesi ile de sağlayabilirsiniz..



GÖĞÜS PEDİ: 
emzirdiğiniz sürece göğüs pedleri hayatınızda olacak. Bu yüzden onlara alışmaya bakın. ben LANSINOH göğüs pedi kullandım ve bir daha da bırakamadım. hem ince oluşu hem de emiciliği ile bence çok kullanışlı.

PARK YATAK: 
hamileliğim sırasında beşik mi park yatak mı? diye çok araştırmış ve park yatakta karar kılmıştım. iyiki de öyle yapmışım. güzelliği ve şirinliğiyle aklınızı başınızdan alan beşikler iki ay sonra kullanılmamaya başlanıyor çünkü. ama park yatağı bebeğiniz iki yaşına gelene kadar kullanabilirsiniz. hatta sonrasıında da çocuğunuzun içinde oynayabileceği bir oyun alanı haline getirebilirsiniz. Katlanarak küçük bir çanta içine girebilmesi ve hafifliği de cabası tabi...

EMZİRME SANDALYESİ:
hep duyardım emzirirken sallanabilen ve ayak destekli bir sandalyeniz olsun diye...Ben ayrıca bir sandalye almadım. Okuma sandalyesi olarak kullandığım sallanan sandalyemi emzirirken de kullandım. İnsanı çok rahatlatan bu emzirme deneyimini herkese öneriyorum.

ANA KUCAĞI:
Zeynep hala üstünden kalkmıyor. Bir iki ay daha kullanırız herhalde...

GÖĞÜS KREMİ: 
şunu hemen baştan söyleyeyim; ilk aylar göğüslerinizin başında oluşan yaraları engellemenin kesin bir yolu yok.ama tabi zararı en aza indirmekte sizin elinizde. ben hamileliğimin son ayında LANSINOH'un göğüs ucu kremini kullanmaya başladım ve emzirdiğim ilk iki ay boyunca da sürekli kullandım. daha az zararla atlattığımı söyleyebilirim.

BAKIM SETİ: içerisinde bebek tırnak makası, konak tarağı, fırça tarak, dişler için parmak diş fırçası, burun aspiratörü olan SEVİ BEBE marka seti aldık. Çok işimize yaradı...

KÜVET:
her ne kadar bebek bakımı ile ilgili bazı çeviri kitaplarda bebeğinizi ilk aylarda mutfak lavabosunda yıkayabileceğiniz söylense de bu biz Türkler için pek matah bir öneri değil. siz de her ebeveyn gibibebeğinizi yıkamak için bir küvet alacaksınız. Bu noktada önerim sadece ilk aylara yönelik olmayan en azından iki yaşına kadar kullanabileceğiniz büyük bir küvet alıp hem işlevsel hem de ekonomik davranmanız.

KÜVET FİLESİ:
Biz büyük bir küvet aldığımız için fileyi de ona göre büyük aldık. SEVİ BEBE marka küvet filesi gayet kullanışlı ve ekonomik. İçinde küçük strafor parçaları olduğundan çok rahat ve küvetin tabanına yapışabilme özelliği ile sonraki aylarda da kullanabilirsiniz.

OYUN MİNDERİ( PLAY GRO):
Bu oyun minderini aldığıma her gün dua ediyorum desem yeridir. Piyasadaki pek çok oyun minderine göre oldukça ekonomik olan bu ürün, içindeki oyuncakların ayrı ayrı kullanılabilmesi seçeneği ile de çok kullanışlı. İçerisinde ilk aylarda ihtiyacınız olan çıngırak, plastik halkalar, kırılmaz aynası da mevcut. İyi ki almışım...

DÖNENCE( TINY LOVE): 
Dönence almaya ilk karar verdiğimde etrafımdakiler; "Amaaan abartma sende iki aylık çocuk ne anlar dönenceden demişlerdi. Şimdi kızımın uykuya dalmadan önce dönencesi ile aşkını bir videoya çekip bunu söyleyen insanlara izletmek istiyorum.Ancak dönence alırken çok karmaşık olmayan basit olanlarını tercih etmenizi öneriririm. TINY LOVE!ın bizim aldığımız dönencesi gayet basit ve bebeklerin çok hoşuna gidiyor. Dönencesine bakarak uykuya dalan bebeği izlemek ise paha biçilemez:)

SLİNG: 
İkinci aydan itibaren kısa yürüyüşlerimizi slingle yaptık. (tabi ki yata pozisyonda) şimdi havalar soğuduğu için dikey şekilde taşımayı deneyemediysem de SLING iyidir diyorum. Alın kullanın...

ANNE ÇANTASI: 
İşte benim kurtarıcım. Uzak yolculukların, akşam gezmelerinin emektar çantası. İki ayrı çanta taşımak istemiyorsanız şöyle kapsamlı ama şık bir anne çantası alın derim ben. İçinde alt değiştime minderi ve biberonlar için sıcak tutma bölmelerinin olmasına da dikkat edin, pişman olmazsınız

Devamı

25 Kasım 2011 Cuma

Baba Olmak...




Evet ben bir anneyim hem de henüz 3 aylık acemi, neyi ne zaman nasıl yapacağını bilemeyen yeni hem de yepyeni bir anne...ama dün ilk kez baba olmanın nasıl bir duygu olduğunu bol ağlamaklı bir biçimde öğrendim...hem de bir mektupla; babasından kızına yazılmış, ""canım yavrum" diye başlayan bir mektupla...

kızıyla konuşuyordu babası mektupta. "seni ilk gördüğüm an hissettiklerimin yazıya dökülmesi imkansız" diyordu, hala da hislerini anlatamamaktan şikayet ediyordu ama o kadar güzel anlatıyordu ki aslında...beni ağlatacak, elerim titreyerek mektubunu okuyacak kadar iyi anlatıyordu hislerini, babalığı...


 bir yandan da korkuyordu mektuptaki baba, "sen bana baba diyeceksin, ama ben daha babalık nasıl yapılır bilmiyorum" diyordu. ben de içimden tekrar ediyordum; "sen bana anne diyeceksin, ama ben daha annelik nasıl yapılır bilmiyorum" kaygılarımız ortaktı; bir çocuğa anne olmak, baba olmak öyle söylemek kadar kolay değildi.... gülümsedim...

baba ve evladı arasındaki ilişki anne ve evladı arasındakinden çok daha farklı, bunu da dün anladım. evet, anne doğuruyor, emziriyor, günün büyük kısmını bir arada geçiriyor. bunlar tarifi imkansız duygular. ama baba tarafında da çok değişik duygular yaşanıyor.

düşünsenize 9 ay boyunca dışarıdan izlediği, dahil olmaya çalıştıysa da hep uzakta kaldığı bir süreçten sonra birden bire kucağında bir çocukla hayata başlıyor. ilk aylar anne bu süreci yine birebir yaşarken( uykusuzluklar, ağlama nöbetleri, gaz sancıları...) baba yine bir köşeden izliyor olan biteni. çoğu kez ayrı bir odada alıyor soluğu...hatta bu süreçte anne tüm yükü omuzlamaktan şikayet ediyor, babayı içten içe suçluyıor onu yalnız bırakmakla...

ama bizim gibi bebeği 3 aylık olup artık dünyaya adapte olmaya başlayınca  işte o zaman babalık açığa çıkıyor. hep derinde duran aylardır içeride gizlenen babalık çıkıyor ortaya. anne de şaşırıyor benim gibi. ilk zamanlar ilgisizlikle suçladığı, gerçekten ilgisiz sandığı o adam meğer derinlerde neler yaşıyormuş...

ve sonunda babalık nedir anlıyor anne, içinden tekrarlıyor...
demek bu yüzden babalar bir türlü doyamıyorlar çocuklarına, bu yüzden gün içinde defalarca arayıp iş yerinde akşamı zor ediyorlar ve demek bu yüzden biz anneler çoğu kez şikayet ettiğimizde, bize şükretmeyi öğretiyorlar...

dün ilk kez baba olmak nedir anladım..ve anladım ki.baba olmak zor iş vesselam...
Devamı

23 Kasım 2011 Çarşamba

Üç Ay Bitti....




Aslında başlığı "3 ay bitti, bloguma geri döndüm diye değiştirmem gerekirdi... çünkü minik kelebeğimin var olduğunu öğrendiğim günden bu yana açtığım bloguma o doğduğundan beri sadece 1 kez yazabilmişim.((( ama hemen söyleyeyim; bunun tembellikle ilgisi yok!!!aksine bu üç ay içinde o kadar çalıştım ve o kadar yoruldum ki...uykusuz geceler mi dersiniz, sinir krizleri mi dersizniz, unutkanlıklar mı yoksa açık birer yarara olan göğüs uçlarım mı dersiniz...hepsi oldu...ama geçti: ve toştoşumun ilk gülümsemesini gördüğüm anda o kadar değdi ki)))

derlerdi de inanmazdım; gerçekten bir bebeğin en zor zamanı ilk üç ayı herhalde:)))ki benimki ortalamanın üzerinde uslu bir bebekti düşünün artık:)))


ilk üç ayın zor günlerinden birinde Harvey Karp'ı keşfettim (blogcu anne Elif'in bir yazısı vesile olmuştu:))) ve başladım "mahallenin en mutlu yumurcağı" kitabını okumaya...kitapla ilgili izlenimlerimi ayrı bir yazı konusu olarak saklıyorum, zira çok faydasını gördüm. kitabın bana en ilginç gelen ısmı bebeklerin ilk üç ayındaki zorlukları ile ilgili Karp'ın tespitiydi. Karp'a öre bebekler yaşamlarının ilk üç ayında oldukça zordurlar. herşeyden önce bu kendileri için bir zorluktur. çünkü bebekler doğmaları gerekenden 3 ay erken doğarlar. yani aslında bizim ilk üç ay diye gördüğümüz şey onların anne karnında tamamlamaları gereken son üç ayıdır, yani 4. trimester...

bunu ilk okuduğumda saçmalama dedim kendi kendime. bu da ne demek şimdi??ama okudukça ve bahsedilen 3 ayı birebir yaşayınca Karp'a hak verddim. doğruydu yazdıkları;

mesele zeynep naz ilk üç ay boyunca gösterdiği huzursuzlukları 3. ayın hemen başında göstermemeye başladı.
artık uykuya daha kolay dalıyor mesela ( önceleri saatlerimizi alırdı)
gece sıçrayarak uyanmaları bitti ( moro refleksi)
ilk üç ay boyunca ketum duran kızım şimdi etrafa gülücükler saçıyor.))
artık geceleri sadece bir kez uyanıyor ve karnını doyurup uyuyor..
ilk üç ay boyunca korunmasızlığı, korkusu, anne karnına dönme ihtiyacı her halinden belli oluyordu.
şimdiyse istesen de oraya girmez:))))

benim ilk üç ayım böyle geçti. yukarıdaki de 3 ayı bitirmemizin fotoğrafı:))

Bu aylarda kullandığım ve faydasını gördüğüm ürünleri da bundan sonraki yazımda paylaşacağım.

eee ne diyelim 3 ay sonra yeniden merhaba!!!!
Devamı

30 Ekim 2011 Pazar

İki Ay Gecikmeyle Hoşgeldin Meleğim...




yanlış anlaşılmasın tabi ki beklenen doğum tarihinden iki ay sonra doğmadı bir tanecik tavşanım...Tam tersine beklenen günden bir gün evvel sezeryan doğum ile dünyaya getirdim yavrumu. son ana kadar normal doğum istememe ve kendimi buna hazırlamama rağmen doğuma bir hafta kala gittiğim son kontrolde doğum kanalımın dar olduğunu ve normal doğumun benim için riskli olduğunu öğrendim. Tek çare vardı sezeryan ile doğum...

bundan iki ay önce 22 ağustos tarihinde saat 11.10'da zeynep naz isimli tavşanım dünyaya o güzel kocaman gözlerini açtı...aşağıdaki fotoğraf 5 saatlikkkennnn....


peki ben niye bunca zamandır yazamadım????bunu çocuğu olanlar gayet iyi anlayacaktır ama olmayanlar hiçbir zaman anlayamayacaklar...çocuklu arkadaşlarım müsait olmadıkları zamanlarda onlara hep sitem eden biri olarak buradan sesleniyorum BENİ AFFEDİN LÜTFEN!!!!!

bu öyle bir şey ki kimi günler akşam saat altıda yüzünüzü yıkayabiliyorsunuz ki benim kızıım pek çok bebeğe göre gayet uslu:))))

Ama ne kadar olursa olsun, insan tüm zamanını onunla geçirmek istiyor, uyandığında yüzünün şeklini görmek, uyurken rüya esnasında yüzünü izlemek ve dünyanın en güzel şeyi olan evladının yüzünü izlemek için tüm zamanını verebilir insan. ben de öyle yaptığımdan bloga bile bir şey yazamadım. Umarım bundan sonra sürekli yazabilirim; zira anlatacak çok şeyim var....

Bu arada kızım artık blogda senin yolculuğun kısmı senin gelişimin olarak değişiyor. Tekrar hoşgeldin meleğim:))))
Devamı

18 Ağustos 2011 Perşembe

Az Kaldı....

BUGÜN TAM 39 HAFTA 3 GÜN OLDU.....
her hafta çarşamba günü yaptığımız gibi dün de Zeynep hanımın babası sevgili eşimle doktorumuza gittik. Yaklaşık 9 aydır aklımdaki kaygılar korkular değişmemiş bir halde yine hastane yolunu yürüdüm. ( işallah bebeğim iyidir, işallah doğum yoluna girmiştir, işallah ikimiz de sağlıklıyızdır. v.b) tüm bunların yanında bu hafta bir dilek daha eklendi: İşallah açılma başlamış ve doğum yakındır....AMA YOK....KIZIMIN YERİ GAYET RAHAT OLDUĞU  İÇİN HENÜZ GELMEYE NİYETİ OLMADIĞINI ÖĞRENDİK...


Doktorumuz haftaya salı yani beklenen doğum tarihi olan 23 ağustos günü kontrole çağırdı ve ekledi:
-eğer hala doğum gerçekleşmemişse suni sancı veririz....
Ben o anın andavallığıyla çok bir şey anlamasam da eve gelince aklım başıma geldi.

NE SUNİ SANCI MI????

Ama ben en doğal hali neyse öyle doğum yapmak istiyordum. Ağrı kesicisiz, serumsuz, gerektiğinde NST uygulanacak bir doğum....Şimdiyse Suni sancı ihtimali vardı. Her zaman yaptığım gibi forumdaki annelere bu durumu ilettim. sağolsunlar hepsi de anında yanıt verdi. Açıkçası söyledikleri içime buz gibi su serpti desem yeridir. Bir çoğu doğumunun tam 40. haftada gerçekleştiğini yani daha zamanım olduğunu, bazıları da suni sancı çok gerekli olursa bile bunun artık eskisi kadar acı vermediğini söyledi. Bir nebze olsun rahatladım...

Yaklaşık iki gündür bel ve kasık ağrılarım artmış durumda, tabi her ağrıyı doğum sanma refleksim de aynı oranda artıyor. Kızımı bekliyorum, heyecanlı, mutlu, sabırsız ve umutla canımın parçasını bekliyorum....


SENİ ÇOK SEVİYORUM MELEĞİM:)))
Devamı

14 Ağustos 2011 Pazar

Normal Bir Doğum İçin...


Eğer normal doğum yapmanızda hiç bir engel yoksa, ama bir yandan da korkuyorsanız aşağıdaki telkinler oldukça işinize yarayacaktır. Tüm bu cümleleri tekrarlayın ve unutmayın siz ne ilk ne de sonuncusunuz.

buyrun bakalım....



Kolay, Rahat bir Doğum için Telkinler
Bebeğimin doğumuna hazırlanırken bütün korkularımı bir kenara bırakıyorum.
Bebeğim nihayet bana geleceği için rahat ve mutluyum.
Sorunsuz, kolay bir doğuma odaklanıyorum.
Bedenim ne yapması gerektiğini biliyor.
Aklım, bedenim rahat.
Kendime güveniyorum. Kendimi güvende hissediyorum.
Kaslarım doğumu kolaylaştırmak için uyum halinde çalışıyor.
Bedenimde doğal bir anestezinin gezdiğini hissediyorum.
Doğumun her aşamasından hızla ve kolaylıkla geçerken rahatlıyorum.
Rahmimin ağzı dışarıya doğru açılıyor ve bebeğimin aşağıya kaymasına izin veriyor.
Tamamen rahatlıyorum ve doğumumu Doğaya teslim ediyorum.
Bebeğimin rahmimden kolaylıkla geldiğini tasavvur ediyorum.
Bebeğimin doğumu kolay olacak, çünkü ben çok rahatım.
Doğru nefes alıp veriyorum ve gerginliği engelliyorum.
Bedenimin gevşediğini hissediyorum.
Doğumumu bebeğime ve bedenime teslim ediyorum.
Nefesimin muhteşem bir balonu doldurduğunu tasavvur ediyorum.
Doğumumun her türlü gidişatına hazırım.
Bebeğim usulca ilerliyor.
Bedenimin her kasılması bebeğimi bana biraz daha yaklaştırıyor.
Doğum ilerledikçe bedenimi daha da rahatlatıyorum.
Tamamen gevşemiş ve rahatlamış durumdayım.
Bedenim durgun ve gevşek.
Her kasılmayı nefesimle karşılıyorum; vücudum rahat.
Doğumumu bebeğime ve bedenime teslim ediyorum.
Her kasılmayla derin bir nefes alıyorum.
Bütün korkuları bir kenara bırakıyor ve bebeğimi mutlulukla kucaklıyorum.
Devamı

12 Ağustos 2011 Cuma

Beklemek Ne Zormuş!!


38 HAFTA 4 GÜN
Başlıktan da anlaşılacağı üzere hamileliğimin en sıkıntılı zamanındayım. Her ne kadar sıkıntılı bir durum olmasa da beklemek tek başına yeterince sıkıcı. Bugün itibariyle 38+4 gün oldu. Doğuma hazırlık kasılmaları da kendini yavaş yavaş göstermeye başladı. tek sorun her kasılmayı doğumun başlangıcı sanmam. Sonrasında rutin kasılmalar olduğunu öğreninceki hayal kırıklığım. Günlerim böyle geçiyor kısacası. Neydi samuel Beckett'in oyununun ismi Godot'u beklerken; işte aynen öyle. Godot bir türlü gelmez ya oyunda benim kızım da öyle mi olacak acaba???Gerçi daha erken dimi? 40 hafta sonuçta hatta 42. haftada bile gelen bebekler var. Bu süreçten çıkardığım  en büyük ders ise bilinmeyenin insanı gerçekten korkuttuğu. her ne kadar soranlara korkmuyorum desem de kendimle baş başa kaldığımda bazen tırsmıyor değilim. Aman kimse duymasın:))))


Çarşamba günkü kontrolümüzde doktor herşeyin normal gittiğini ve bu aralar doğuracak gibi durmadığımı söyledi. Kızım biraz aşağıya inmiş. Bunu da yaptığı çatı muayenesiyle anladı. Bu arada belirtmeden geçemeyeceğim. Muayene olmadan önce bazı forumlarda okuduğum  hiç bir şeyin doğru olmadığını gördüm. Çatı muayenesinde doktorun tek yaptığı iki parmağıyla bebeğin geçeceği aralığı kontrol etmek. Derin bir nefes alıyorsunuz ve bu işlem en fazla 1 dakika sürüyor. ismi lazım olmayan forumlara bakarsanız; yok efendim doktor kolunu sokmuş, yok dayanılmazmış...Basit bir muayeneyi bu şekilde efsaneleştiren insanlar doğumu nasıl anlatırlar siz düşünün artık. Bugün bir kere daha anladım ki erkekler askerlik hikayeleri konusunda masal anlatmaya ne  kadar heveslilerse kadınlar da doğum hikeyeleri konusunda öyleler. Şu anda bu yazıyı okuyan tüm hamilelere sesleniyorum. Kötü hikayelerin hiç birini dinlemeyin, çoğu masal zaten....

Bu haftanın verileri ise şöyle;
ben yaklaşık 1 kilo vermişim( hamilleğin sonlarında normal olduğu üzere)
kızım ise tam 3240 gram olmuş.( tombiş yani)


Az evvel bir sancı geldi ama...Yoksa?????Offf bu da değilmiş:)))))
Devamı

3 Ağustos 2011 Çarşamba

Sonunda!!!!


                                                 3 AĞUSTOS 2011 / 37 HAFTA 2 GÜN

Başlıktan da anlaşılacağı üzere yaklaşık bir haftadır karnımda yan gelip yatan kızım dün bi baktık ki dönmüş ve doğum pozisyonuna girmiş. Bir haftadır çeşitli sezeryan hikayeleriyle boğulmıuş olan annesi ise deriiiiiiiiiiiiiiiiiiiiin bir oh çekmiş. Şu an itinbariyle eğer çok büyük bir aksilik olmazsa kızım normal yollarla dünyaya gelecek gibi görünüyor. Kontrol esnasında kızımın yüzünü de ilk kez bu kadar net gördüm. Allahım bu nasıl bir güzellik ve mucize. derlerdi de inanmazdım. Yaşamayan bu duyguyu kesinlikle bilemez. Karnımdayken böyle bir de hayırlısıyla doğduğunda ilk kelimelerini ettiğinde sesini duyduğumda neler olacak çok merak ediyorum.


Bu  haftanın bir diğer güzelliği de doğumhane ziyaretim oldu. Doktoruma nasıl bir doğum istediğimin ayrıntılarını anlatırken ( ki bence bunu her hamile doğumdan önce doktoruyla görüşmeli) doğumhaneyi görme isteğimi de kendisine ilettim ve benim canım doktorum bu isteğimi hemen yerine getirdi. Neler mi gördüm? Açıkçası doğumhaneyi hiç bilmeden görmeden doğuma girmektense öncesinde yapılacak bir ziyaretin ne kadar faydalı olduğunu gördüm. O sırada görevde olan ebelerle konuştum ve sancılarımı çekeceğim odadan doğum yapacağım yere kadar her yeri gezdim. Psikolojik açıdan da ilk doğumunu yapacak annelere önerim bu ziyareti gerçekleştirmeleri. En azından doğumun yani bilinmeyenin korkusu bir nebze azalmış oluyor. Ziyaret esnasında ebelerden birinin önerisini de buraya yazmadan edemeyeceğim. yaklaşık 3 haftam kaldığını söyleyince bana doğumu kolay gerçekleştirebilmem için rahim kaslarını açıcı özelliği olan hurma yememi önerdi. Günde 3-4 tane hurma yemek kolay doğumu sağlıyormuş. İlk defa duyduğum bu öneriyi hemen hayata geçirdim. İşe yarayıp yaramadığını ise ancak doğumdan sonra paylaşabileceğim.

Yukarıdaki son fotoğrafında da görüldüğü üzere benim canım kızım bu hafta tam 2900 gram. Son olarak şunu da belirtmeliyim ki hamile olduğunuzu en çok hissettiğiniz haftalar son 2-3 haftaymış yeni anladım. Hem kızımın hareketlerini çok net hissediyorum( küçük ellerini ayaklarını hatta poposunu) hem de sıkıntılar had safhaya  çıkıyor( uykusuzluk, tuvalet seansları, bel ve kasık ağrıları) ama her ne olursa olsun o muhteşem sona yaklaştığını bilmek dünyanın en güzel duygusu...
HERKESİN BU DUYGUYU YAŞAYABİLMESİNİ TEMENNİ EDİYORUM....
Devamı

30 Temmuz 2011 Cumartesi

Bir Bebeğin Dönmesini Beklemek






Bugün itibariyle 36+4. günümüzdeyiz. 2 gün evvel rutin kontrol  için doktorumuza gittiğimizde kızımın bize ufak bir sürprizi vardı. iki hafta öncesine kadar doğum pozisyonuna girmiş olan kızım bu kez yan dönmüştü. Evet yanlış   duymadınız ters falan değil baya yan gelmiş yatıyordu. sadece yan gelip yatmakla kalmıyor bir de yüzüstü yatıyordu. Keyfine düşkün olduğu her halinden belli olan kızımın yüzünü bu hafta görmek malesef ki mümkün olmadı.
Bu durumda normal doğumla dünyaya getiremeyeceğimi düşünerek canım sıkılmaya başlamıştı ki doktorum hemen duruma el koydu. Canını sıkma daha zamanımız var, hemen sezeryanı aklına getirme, bol bol yürü dedi. O gün bir kez daha doktorumla gurur duydum. Her fırsatta normal doğumu desteklediğini bildiren bir doktora sahip olmak gerçekten büyük bir şans. etrafta en ufak bir terslikte sezeryana yönelen ve anne karnındaki bebeği bir  meyve gibi görüp "bu artık olmuş alalım" derecesinde ürkütücü zihniyete sahip olan bu kadar doktor varken buradan doktorumu tekrar selamlıyorum.

Gelelim bize... her ne kadar doktorum canını sıkma dese de eve döner dönmez bebeklerin anne karnında olağan dışı duruşlarıyla ilgili bir sürü araştırma yaptım. Her sitede farklı farklı görüşler olmasına rağmen yaklaşık 6 saatlik bir araştırmadan sonra şu sonuca vardım:

Anne karnında her bebeğin durumu kendine özgüdür. Kimi bebek doğum pozisyonuna girip son ana kadar öyle kalırken, kimisi bir hafta düz bir hafta ters durabiliyor, hatta haftalarca ters pozisyonda durup tam doğum anında dönen bir sürü bebek var. Kısacası beklemek ve pozitif olmak gerekiyor. Her ne şekilde durursa dursun, önemli olan tek şey doğumun kendisinin başlamasını beklemek. başka bir tıbbi neden yoksa sadece Bebeğin anne karnındaki pozisyonunu bahane eden ve planlı sezeryana yönelmenizi isteyen hiçbir öneriye kulak asmayın. Tüm bu bilgileri öğrendiğim faydalı siteyi bundan sonraki yazımda anlatacağım. Eğer durumu benimkiyle aynı bir bebeğin dönüşünün öyküsünü dinlemek istiyorsanız buradan buyrun; Bahar'ın hikayesini okurken ben çok etkilendim...

http://blogcuanne.com/2010/12/29/bir-bebegin-donme-oykusu/
Devamı

13 Temmuz 2011 Çarşamba

34.Hafta


34 HAFTA 1 GÜN / 13 TEMMUZ 2011


40 haftalık muhteşem  yolculuğun yavaş yavaş sonuna gelmekteyim. Bunu en çok da kızımın tekmelerini hareketlerini daha fazla hissetmemden anlıyorum. Sanki sorduğum bütün sorulara cevap veriyor gibi...


BENİM YOLCULUĞUM
Bu haftadan sonra iki haftada bir'e inen doktor kontrollerimizin ilki,ni gerçekleştirdik. Genel bir muayeneden sonra çok şükür kızımda bir problem olmadığını öğrendim. Ama bende problem vardı; hamileliğim boyunca peşimi bırakmayan idrar yolu enfeksiyonu yine ortaya çıkmıştı. Önce çok telaşlandım bebeğe geçer mi diye ama doktorum yüzümdeki kaygıdan anlamış olacak ki;

"Merak etme o kadar ciddi bir şey değil. Hem artık erken doğumu tetiklemesi diye bir şey olamaz. Sınırı aştın bu haftadan sonra istediği zaman gelebilir " dedi ve açıkçası içime su serpti. Yine de önlem olarak antibiyotik kullanmamı önerdi ve başladım.

Sürekli gittiğim eczaneye gittiğimde ise eczacı bayanın da hamile olduğunu öğrendim. Ama bir şeyler ters gidiyor gibiydi yüzündeki ifade. Sonradan anladım ki bir önceki bebeğini prematüre olarak dünyaya getirmişti. Dolayısıyla o süreç onda çok derin izler bırakmıştı ve aynı korkuyu hala yaşıyordu. Hamileliğin bir hastalık olmadığını moralini yüksek tutması gerektiğini söylemek istedim ama o kadar samimi olmadığımız için susmayı tercih ettim. Rabbim herkese bebeğini zamanında ve sağlıklı kucağına almayı nasip etsin...

SENİN YOLCULUĞUN

sana gelince canım kızım bu hafta tam 2400 gram olmuşsun. Doktorumuz çok iri bir bebek olmayacağını ve bu açıdan da kolay bir doğumun bizi beklediğini söyledi. Umarım öyle olur:))))

Ama bu hafta yine sana kızdım. Ultrasonda yine o güzel yüzünü bize göstermedin. Doktor tüm çabaları sonunda ancak yukarıdaki fotoğrafı çekebildi.....

Tekmelerin ve hareketlerin gitgide yavaşlıyor ve yerin daralıyor. Ama merak etme odan o kadar büyük ve güzel ki orada daha rahat edeceğin kesin. Odan, eşyaların, çorapların her şey hazır kızım bir sen eksiksin....
seni bekliyorum, özlemle....
Devamı

30 Haziran 2011 Perşembe

Hastane Çantası





Henüz 32. haftada olmama rağmen hastane çantası hazırlıklarına başladım bile. Ne olur ne olmaz, eğer Zeynep de benim gibi sabırsızsa her an gelmeyi düşünebilir. Ayrıca kişilik olarak da her gün ertesi gün giyeceği kıyafetleri hazırlayan ya da tatile çıkmadan yaklaşık 1 ay önce her eşyası hazır olan biri olarak aslına bakarsanız geç bile kaldım bu hastane çantası işi için....Genel olarak bu özel gün çantasında bulunması gerekenleri araştırmaya kalktığımda her dergide ya da sitede farklı farklı malzemelere yer verildiğini gördüm. Yeni hamile olacaklar ya da daha erken haftalarında olanlar için faydalı olur düşüncesiyle bir derleme yaptım. Eğer mükemmeliyetçi bir insansanız bu listeye eklenemeyecek şey yoktur ama bence çok da abartmamak lazım.

 İşte genel olarak bir doğum çantasında bulunması gerekenler...


Benim için:
  •              Ön tarafından açılan  Gecelik, sabahlık
  •             Diş fırçası, diş macunu
  •             Saç fırçası, saç tokası, kozmetik
  •           sıcak tutan Çorap, terlik
  •      Toka, ayna, tarak, jöle
  •            Emzirme sutyeni, iç çamaşırı
  •            Göğüs pompası, göğüs pedleri
  •      göğüs ucu kremi
  •            Hijyenik pedler
  •      Kullan-at külotlar
  •        Dudaklarımın kurumasına karşı nemlendirici
  •       Rahat ettiğim bir yastık, şal, havlu( bornoz)
  •    kirli torbası
  •   Doğum sırası atıştımalıklar( özellikle ağızda eriyen şekerler )
  •    Eve dönüşte giymek için rahat bir kıyafer
  •    Rahatlatıcı müzikler/kulaklık   

Baba için:

  • Kişisel bakım eşyaları (kıyafet, diş fırçası, traş malzemeleri, vesaire
  •   Fotoğraf makinesi, kamera
  • şarjlar, ses kayıt cihazı, nazarlık, kimlik
Zeynep için:

  • Kolsuz body ( 2adet)
  • Yarım kollu body (2 adet) 
  • Tulum (2 adet) 
  • Çorap ve patik (mevsime göre)  
  • Şapka Eldiven Yelek ya da hırka (mevsime göre) 
  • Saç fırçası 
  • Bakım seti (tırnak makası, ateş ölçer, burun aspiratörü vb.) 
  • Bebek bezi 
  • Islak mendil 
  • Gazlı bez 
  • İsteğe göre biberon ve emzik  
  • Altını değiştirirken sereceğiniz kalınca örtü yada ince bir minder  
  • Delikli, yumuşak bir battaniye ya da hafif bir pike (mevsime göre) 
  • Yan yatırma yastığı 
  • Yatak takımları  
  • Havlu Pişik kremi, 
  • pudra 
  • Vücut losyonu 
Devamı

27 Haziran 2011 Pazartesi

Gebelikte Tansiyon





32. HAFTA / 27 HAZİRAN 2010

Bu haftanın en sıkıcı gelişmelerinden biri de tansiyon düşüklüğü. Normalde tansiyon sorunu olmayan biri olarak öncelikle bu durumun beni çok yorduğunu söylemem gerekiyor. Gün içinde en kısa yürüyüşlerde bile birden üstüme çöreklenen basınç hissi ve baş dönmesi açıkça söylemeliyim ki ilk başta beni çok korkuttu. Sonrasında yine yardımıma koşan Google sayesinde gördüm ki hamilelikte bu tür durumlar normalmiş ve bunun en büyük nedenlerinden bir tanesi de tansiyon düşüklüğüymüş.  Ve en güzel haber gebelik zehirlenmesine neden olan yüksek tansiyon olmasındansa düşük tansiyon olması gayet güzel bir habermiş. 


Bunun dışında bir sonraki yazıda da göreceğiniz üzere çalışan bir anne olarak bugün itibariyle doğum öncesi iznim başlamış durumda. Daha erken haftalarında olan anneler mutlaka bu konuda araştırmalarına şimdiden başlasınlar derim. 


Sonuç olarak her şey çok güzel gidiyor. Ufak tefek rahatsızlıklar beni hamileliğimin güzelliklerini görmekten alıkoyamıyor maalesef:))))




Ve işte Google'ın bu konuda bana diğer söyledikleri:


 Gebelikte Tansiyon Düşüklüğü ve Bayılma:


Gebeliğin ilk üç ayında meydana gelen hormonal değişiklikler, psikolojik etkenler, dolaşım bozukluğu ve tansiyonun aniden düşmesi gibi nedenlerle gebe bir kadında baş dönmesi ve baygınlık hissi gelişebilir. Bacak damarlarında kanın göllenmesi, kan şekerinin düşmesi, ani pozisyonun değişikliği, yorgunluk, damar yatağında mevcut sıvı miktarının artması ile dolaşımın yüklenmesi ve nispi olarak kansızlığın gelişmesi gibi nedenlerden ileri gelir. Ayrıca, gebeliğin daha geç dönemlerinde kadının sırtüstü yatmasına bağlı olarak hafif tansiyon düşüklüğü ve baş dönmesi görülebilir.

Alınması Gereken Önlemler:

Genel olarak hastalardaki ilk belirti: anlamada zorlanma ve yetersizlik, baş dönmesi ve görme bozukluğu şeklinde kendini gösterir. Baş dönmelerinde ve bayılma durumlarında yapılacak ilk müdahale hastayı sırt üstü yatırıp başının altına yastık koymadan bacaklarının yukarı kaldırılması gerekir. Gebe kadın, kendinde bu durumu hissettiği anda hemen oturmalı ya da uzanmalıdır. El ve ayak parmak uçlarının sıkıştırılması, yüzüne bir bezle soğuk su veya kolonya sürülmesi ile hastanın kendine gelmesi sağlanabilir. Bunlar yapılırken bir sağlık mensubu tarafından nabız ve tansiyonun kontrol edilmesi alınması gereken önlemler bakımından gerekli olduğu bilinmelidir.

Ani pozisyon değişikliklerinden, uzun süre aynı pozisyonda oturmaktan ya da ayakta durmaktan kaçınılmalıdır. Çünkü bu durum kanın göllenmesine ve baygınlık hissine neden olmakta, vücutta dolaşan kan miktarının azalmasına sebep olmaktadır. Sırtüstü yatarken önce bir tarafa yan dönüp uzanmalı, daha sonra oturur pozisyon alınmalıdır. Temiz hava rahatlatıcı olacağından sıcak ve kalabalık ortamlardan kaçınılmalı, hava akımına maruz kalmayacak şekilde kapı ve pencere açılmalı rahat ve ferah bir ortam sağlanmalıdır. Orta dereceli ekstremite ve solunum egzersizleri faydalı olabilir, yeterli derecede istirahat edilmesine, demir ve vitamin desteğinin yapılmasına, sık ve az yemek yemeye özen gösterilmelidir.
Devamı

25 Haziran 2011 Cumartesi

Bir Bebeğin Hıçkırıkları



Aslına bakarsanız ilk zamanlar ne olduğunu anlayamadığınız bir durum bebeğinizin karnınızın derinliklerinde hıçkırması. Her gebede farklı zamanlarda başlasa da benim zeynebimin hıçkırıkları yaklaşık iki hafta önce başladı. Yani gebeliğimin 29. haftasında. 

Önceleri kızımın küçük ve destekli tekmeleri ile karıştırdığım bu durumun kısa bir web gezisinden sonra hıçkırık olduğunu anladım. Nasıl bir duygu diye soranlarınız olacaktır mutlaka. açıklayayım efendim; farzedin ki kalbinizin dışında başka küçük bir kalp var ve bu midenizde atıyor. Hem de bir iki kere değil bir başladı mı yaklaşık 15 dakika sürüyor. Ya da benim kızım çok hıçkırıyor kim bilir? 
Ve işte bu hıçkırıkların bilimsel açıklaması:


Hıçkırık: Gebeliğin 24. haftasından sonra birkaç saniye aralıklarla gelen sert hareketler hissedebilirsiniz.dakikalarca ritmik olarak gelen bu hareketler bebeğinizin diaframında oluşan ritmik kasılmalar,yani hıçkırıklardır. Doğuma kadar da zaman zaman bazen sizi birle rahatsız edecek şekilde devam edebilir ancak herhangi bir olumsuzluğu işaret etmez.


Bilim böyle söylüyor. Aslında bilimin ne söylediği değil, sizin o anda ne hissettiğiniz önemli ve benim hissettiklerim malesef ki kelimelere yetmiyor. Şu anda tek düşündüğüm karnımın içinde hıçkıran güzel kızımı kucağıma alacağım gün ve gittikçe sabırsızlanıyorum..
Devamı

24 Haziran 2011 Cuma

Doğum Sırasında Atıştırma


31 Haftalık bir hamile olarak  bu aralar en çok araştırdığım konu doğum. Siteler arasında gezinirken prima.com'da çok faydalı makalelere rastladım. İşte onlardan bir tanesi...  


Doğum sırasında atıştırma


Doğum sırasında bir şeyler yiyebilir misiniz? Evet, fakat küçük miktarlarda tutun.

Anneannenize muhtemelen çocuklarını doğurduğu zaman şu söylenmiştir: Herhangi bir şey yeme! Bunun nedeni sadece gelenek değildir, aynı zamanda doğum sırasında verilen çok miktarda ağrı kesici ve sezaryan için kullanılan genel anestezikdir. Kadınlara yoğun şekilde yatıştırıcı verildiğinde veya bilinçsiz olduklarında nefes almalarını ve yutmalarını kontrol edemezler. Eğer bir kadın doğumdan hemen önce yemek yerse kusma ve mide içeriğini akciğerlere girme riski altındadır, bu da çok tehlikeli olabilir.

Bugün: Benzer Tavsiye, Farklı Nedenler

Bugün her şey çok farklı. Doktorlar artık kadınlara doğum için kuvvetli ilaçlar vermemektedir. Kadınlar uyanıktır,duyarlıdır, nefes almalarının ve yutmalarının kontrolüne tamamen sahiptirler. Yine de doğum sırasında besinlerin çoğundan kaçınmanız tavsiye edilecektir, bunun başlıca nedeni oluşabilecek rahatsızlıktır. Doğum ilerledikçe bazı kadınlar ağrı kesicilerin veya sadece doğumun yoğunluğu nedeniyle bulantı yaşarlar, eğer mideleri doluysa bu kusmaya yol açabilir.

Doğumun İlk Zamanlarında Güvenli Şekilde Yiyebileceğiniz Besinler

Her şeyi de kesmenize gerek yoktur. Aslında, yeni araştırmalar göstermiştir ki, aç kalmak mide asiditesini. Eğer doğumun ilk zamanlarında acıkırsanız (muhtemelen aktif doğum sırasında hiçbir şey yemek istemeyeceksiniz), çabuk sindirilen düşük yağlı besinleri atıştırabilirsiniz. Aşağıdakilerin hepsi iyi seçimlerdir:

  Hafif içecekler (elma suyu, yabanmersini suyu, çay, soda)
  Hafif çorbalar, et suyu
  Kızarmış ekmek (tereyağı sürülmeden), krakerler
  Sade makarna 


Eğer doğumun başladığını düşünüyorsanız, büyük, ağır bir yemek yeme güdüsüne direnin. Açlık spazmlarına dayanmanın ödülü daha rahat bir doğumdur. O zaman yukarıda verilen güvenli besinleri yiyin ve bebeğiniz doğduktan sonra kutlama yapın!
Devamı

16 Haziran 2011 Perşembe

Sanırım Bana Benziyorsun...

   
    



 29 HAFTA 4 GÜN


SANIRIM BANA BENZİYORSUN:)))))  


Canımın içi yaklaşık iki aydır sana yazmadığımın farkına vardım. Aslında küçük bir günlük daha var seninle konuştuğum ama o kadar meşgul olmuşum ki hazırlıklarla seninle buradan da dertleşmeye pek vakit olmamış. 
son ultrason fotoğrafın aşağıda işte. Gün geçtikçe büyüyor ve bir o kadar da bana benziyorsun. Her zaman ilk çocuk babaya benzer diye bir söz vardır ama bence sen de annen gibi farklılıkları seven bir kız olacaksın ve her zaman alışılmışın dışında hareket etmeye meyillisin. 
hareket deyince kızım ne kadar hareketlisin sen yahu:)))) sabah akşam hiç durmuyorsun. şu anda 32. haftaya girmek üzereyim ve senin hareketlerin karnımın dışından bile görülebilecek kadar güçlü. Kızma sakın bir şikayetim yok bu durumdan. Hatta tuhaf bir iletişim gelişmeye başladı aramızda. Sadece senin ve benim anlayabileceğimiz bir ilişki bu. Senin güzel tekmelerine benim ufak ve kimseye göstermeden gülümsememle cevaplanan bir ilişki biçimi bu ve inan bana çok eğlenceli. Bu haftadan itibaren sana seslenmelerime cevap veriyorsun. yani aslında şu anda tam bir bebeksin ama biraz daha beklemen lazım, sakın acele etme kızım olur mu?
Gelelim bilimsel gerçeklere....
BENİM YOLCULUĞUM....
Bu yolcuğu yaklaşık 14 kilo ile taçlandırmış durumdayım  şu an:))) çoğu insana göre bu kilo alımı çok olabilir ama ben buna katılmıyorum. Alacağınız kilolar diğer hamilellerle aynı olmak zorunda değil. Vücut yapınız ve metabolizmanız diğer insanlarla aynı olmadığı gibi. Çok aşırı olmamak kaydı ile alacağınız tüm kilolar size özgü bunu unutmayın. Mesela ben kilo almaya elverişli biri olduğum için hamilelikte de hızlı kilo aldım. Tabi benimle birlikte zeynebim de öyle.
Her ne kadar kilo alımı problem olmasa da tansiyon düşüklüğü ve ani kramlar bu aralar en büyük problemim. Ama bunlar da beni hamileliğin dingin ruh halinden uzaklaştıracak kadar şiddetli değil...Gelelim sana...
SENİN YOLCULUĞUN
Aşağıdaki ultrason resminde de göreceğin üzere iki kiloya yaklaştın. boyun ve kilon gayet normal ve her kontrolde bitmek bilmeyen hareketlerin ile doktoru bezdirmeye devam ediyorsun:))) Aferin benim kızıma....
Şu anda doğsan tamamen oluşmuş bir bebeksin ama doğa sana 8 hafta daha beklemeni öneriyor umarım beklersin:)))
Ha bu arada çok güzel kıyafetlerin ve eşyaların var. Doğunca sen de göreceksin ki bu açıdan da çok şanslı bir bebeksin. Tabi bir de kız olunca seçenekler çoğalıyor....

Klasik olacak ama seni çok ama çok seviyorum canım kızım:)))
Devamı
Tema resimleri Ollustrator tarafından tasarlanmıştır. Blogger tarafından desteklenmektedir.

© 2011 Zeynep Ceylan, AllRightsReserved.

Designed by ScreenWritersArena | Türkçeleştiren: Furkan Özden